Ağu
22
2011

Akademik kariyer nedir? Nasıl yapılır?

Akademik Kariyer Nedir, Nasıl Yapılır?

Akademisyenlik, üniversite okuyan herkesin gönlünde yatan veya bir dönem yatmış bir meslektir. Üniversitede öğretim görevlisi, ya da öğretim üyesi olmak, insanlara ders vermek, hatta doçent olmak, profesör olmak, gerçekten hem toplumsal statü bakımından hem de ego tatmini açısından yeterince doyurucu değerlerdir. Ancak akademisyenlik, bir o kadar da temkinli yaklaşılması gereken bir meslektir.

Bu yazımızda, akademisyenliğin, yani akademik kariyer yapmanın iki farklı boyutunu ele alacağız. Bunlardan birincisi, mesleğin nasıl yapıldığı, neler gerektiği, nasıl bir yol izleneceği; diğeri ise mesleğin toplumsal hayatta getirdiği avantajlar ve zorluklar olacak. Öncelikle işin teknik boyutunu ele alarak, akademik kariyer yapmak için ne yapmalı, nasıl bir yol izlenmeli gibi sorulara yanıtlar arayalım.

Akademik Kariyer Yapmanın Gerekleri

Akademik kariyer üniversitede okuduğumuz bölümün uzmanı olma yolunu bizlere açar. Bu yolda ilerleyerek bölümümüzün uzmanı, doçenti, profesörü olabiliriz. Bunun için öncelikle mezuniyetten sonra yüksek lisans yapmamız gerekir. Bunu doktora eğitimi takip eder. Ancak biz yalnızca yüksek lisans sürecini anlatacağız, doktora ile alakalı fikirleri yüksek lisans sürecinde fazlasıyla edineceksiniz zaten.

Yüksek Lisans Yapmak İstiyorum, Ne Yapmalıyım?

Yüksek lisans yapmak için mezuniyet derecemizin, yani diploma notumuzun yüksek olması gerekir. Türkiye’deki üniversitelerde notların dörtlük sistemde hesaplandığını göz önünde bulundurursak, yüksek lisans yapmak için en az “3” ortalamamızın olması bizim için iyi olacaktır. Ama bu şart değildir. Ülkemizdeki orta derece / yeni kurulan üniversiteler böyle bir koşulu göz önünde bulundurmamaktadırlar.

Not ortalamamızdan haricen 2 adet sınava girmemiz gerekir. Bunlardan birincisi Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (ALES), diğeri ise Üniversitelerarası Kurul Dil Sınavı (ÜDS)’dir.

ALES, Türkçe ve Matematik sorularından oluşan 160 soruluk bir sınavdır ve daha çok muhakeme yeteneğini ölçen tarzda sorular sorulmaktadır. Bu sınavdan iyi not alabilmek için hızlı şekilde paragraf soruları çözebiliyor olmanız ve matematik problemlerine hakim olmanız gerekmektedir. Yüksek lisans için ALES’ten 55 puan alınması gerekir. Akademik personel olmak için ise 70 puan alınmalıdır. Tabi bu puanlar sınavdan başarılı sayılmanın şartlarıdır. Bu puanlarla hedefinize ulaşmak neredeyse imkansızdır. Yüksek lisans için en az 80 puan almak genel bir şekilde kabul görmektedir. ALES puanınız 3 yıl geçerlidir, 3 yıl boyunca yapacağınız başvurularda kullanabilirsiniz.

ÜDS ise İngilizce bilginizi ölçen bir sınavdır. (Biz buna katılmıyoruz) ÜDS sınavından yüksek lisans yapabilmek için en az 50 puan alınması gerekir. 50 puanın üzerindeki sonuçlarda yüksek lisansa başvurma hakkı kazanmış olursunuz. ÜDS’de doçentlik barajı ise 65 puandır. 65 puan üzerinde aldığınız takdirde bu puan ömür boyu geçerlidir, daha düşük bir puan almışsanız bu puan 2 yıl geçerlidir.

Genel hatlarıyla konunun teknik boyutları bunlar arkadaşlar. Özetlemek gerekirse; ortalamanızın iyi olması, ALES’ten en az 80 ve ÜDS’den en az 50 puan almak koşuluyla yüksek lisans programlarına başvurabilirsiniz. Diğer detaylar üniversitelerin kendi şartları olarak karşınıza gelecektir. Ama başlıca konular bunlar. Şimdi konunun asıl can alıcı noktasına gelelim.

Akademik Kariyer Yapmanın Faydaları ve Sakıncaları

Takdir edersiniz ki akademik kariyer de insanların belirli ücretler karşılığı icra ettiği mesleklerden birisidir. Ancak bu konuya bir açıklık getirmeliyiz. Akademik kariyer sadece bir meslek olarak yapılması doğru mudur? Asıl amaç nedir? Neden diğer mesleklerden farklı algılanmaktadır? Şimdi hep beraber bu sorulara yanıt arayacağız. Öncelikle konunun dezavantajları ile başlayalım.

Akademik Kariyer Yapmanın Dezavantajları

Öncelikle kesin bir dille şunu söylemeliyim ki; bu meslek para için yapılmaz. Bedavaya yapın demiyoruz, ancak para kazanma saikiyle yapılacak bir meslek değildir. Bunun sebeplerini ise şu şekilde sıralayabiliriz.

Maaş ilk başta çekici gelebilir. 1700 lira maaşla işe başlamak gerçekten iyi fakat maaş artışı özel sektör gibi değil. Uzun yıllar aynı maaşı alıyorsunuz. 3 yıl yüksek lisans + 6 yıl doktora 9 yıl sadece araştırma görevlisi maaşı gerçekten yetmeyebilir. (Bu süreleri kısa tutma imkanınız var)

Ayrıca çalışma saatleri esnek gibi görünmesine rağmen akademisyenlik hayatınızın büyük kısmını alıyor. Özellikle doktora sürecide. Çalışma saatleri dışında da doktora çalışmanızı devam ettirmek zorundasınız. Klasik memur gibi sabah 8 de başlayıp akşam 5 te bitmiyor işlerin. Sürekli kendini geliştirmek zorundasın.

Gerçekten stresli bir iş. Eğer başarısız olursanız ve uzaklaşırsanız her hangi bir sosyal güvenceniz yok. Evet şu an Türkiye’de çok üniversite açılyor ve bu yüzden çoğunlukla işsiz kalan olmuyor. Fakat ileride bu değişecek. Yeni nesilden çok nitelikli insanlar yetişiyor. Batı’da özellikle bu rekabet daha çok hissediliyor. Aynısı Türkiye’de de yaşanacak. yani iyi yayınları olmayan, derslerin dışında araştırma yapmayan ve dünyaya açılmayan akademisyenler bir süre sonra zorluklar yaşayacaktır.

Bu mesleği yapmak için insanlarla uğraşmaktan hoşlanmak gerekir. Ömrünüz boyunca insanlara bir şeyler anlatacaksınız, insanlarla iç içe olacaksınız. Bu meslek bir marangozun atölyesine girip akşama kadar ağaçları kesip birbirine yapıştırmasına benzemez. İnsan sevgisi olmadan yapılacak bir meslek değildir.

İdealist olmanız gerekir. Belki belli bir yaşınıza kadar bir saygınlık kazanamayacaksınız. Evet, yaptığınız akademik çalışmaların, yazdığınız kitapların, makalelerin ses getirmesi uzun yıllar sürebilir. Hatta birçok ünlü yazar gibi öldükten sonra meşhur olabilirsiniz. İşte bunları göz önünde alarak mesleğin meyvelerini olgunlaşmadan yemeye kalkmayın, aksi takdirde öğrencilerinin arkasından bol bol konuştuğu bir hoca olabilirsiniz, aman dikkat.

Konuşmasını bilmelisiniz. Bu bildiğimiz manada konuşmak değil tabii ki. Siz bir konuyu anlatmaya başladığınızda insanların uykusu geliyor veya konuyu değiştirmeye çalışıyorlarsa bilin ki sizde bir problem var. Kendinizi dinletemiyorsunuz. Peki bunu nasıl başarırsınız? Orası size kalmış. Böyle bir yeteneğiniz yoksa, “hocalık” sizin için uygun olmayabilir. Öğrencilerin dersinden kaçmak için can attığı değil, dersine girmek için can attığı hoca olmalısınız. (Nerde öyle hoca demeyin, ben biliyorum birkaç tane)

Amacınız insanlara faydalı olmak olmalı. Daha çok tanınayım, adım duyulsun, kitaplarım satsın, insanlar bana saygı duysun gibi amaçlarınız olursa, bu iş size göre değil.

Okumayı sevmelisiniz. Eğer sosyal bilimlerden bir konu üzerine çalışmayı düşünüyorsanız ömrünüzün büyük bir bölümü kitaplarla geçecek demektir. Bir fizikçi laboratuarda mutlu mesut çalışmalarını yapabilir ama bir sosyal bilimcinin durumu hiç de öyle değildir. Genç yaşta gözlerinizin altındaki torbalar size aynada merhaba diyebilir.

Tüm bu saydıklarımıza sahip olmadığınız halde “ben yine de akademisyen olmak istiyorum” diyorsanız, siz bilirsiniz, tercih sizin. Sonuçlarına katlanmayı göze alıyorsanız, yolunuz açık olsun.

Akademik Kariyer Yapmanın Avantajları

Yazıyı okuyup bitirdiğinizde hayal kırıklığına uğramamanız ve şevkinizin kırılmaması için bu bölümü sona yerleştirdik. Memleketimizin potansiyel değerlerini kaybetmesine vesile olmak istemeyiz.

Bu mesleğin en önemli avantajı olarak mesleğin toplumsal statüsü gelmektedir. Akademisyen olmak, gerçekten de havalı bir meslektir. Düşünün, azimliyseniz ve bu konuları çalışmaktan hoşlanıyorsanız, 30 yaşınıza gelmeden sizden birkaç yaş küçük üniversite öğrencilerine ders vermeye başlayabilirsiniz. Çok etkileyici değil mi? Bizce de öyle. Üniversitede hoca olmak toplumumuzda teveccüh gören bir meslektir.

Mesleğin avantajlarından bir diğeri, devlet memuru olmak ve iyi bir maaş almaktır. Akademisyenliğe araştırma görevlisi olarak başlayan bir kişi en az bin 700 lira maaş alır. Bununla beraber ders vermeye başlarsanız, saat başı ücret alırsanız. Bizim matematiğimiz yetmedi, siz hesaplayın alacağınız maaşı.

Eğer mesleğinizde ilerlerseniz toplumda sözü geçen bir entelektüel olabilirsiniz. Şanınız ölümünüzden sonra da devam eder. Bunun size bir faydası olur mu bilmiyoruz ama hayattayken işe yarayacağı kesin.

Gazetelerde yazılar yazarak gelir kaynağı oluşturabilirsiniz. Bu hem tanınmanızı hem de daha fazla kazanmanızı sağlar.

Danışmanlık hizmetleri verebilirsiniz. Üzerine çalıştığınız konularda danışmanlık hizmeti vererek ayrı bir gelir kapısını açabilirsiniz.

Bunlarla beraber birçok avantajlı konum elde edersiniz. Bu konumunuzu haksız kazanç için kullanmak yerine insanlara faydalı olmak için kullanırsanız ne mutlu size.

Umarız akademisyenliğin, akademik kariyer yapmanın detayları konusunda sizleri yeteri kadar aydınlatabilmişizdir. Hayatta istediğiniz konumları elde edebilmeniz dileğiyle…

NOT: Bu yazının kaynağı imtihan.org sitesidir.

Yazar hakkında:

PHP, CSS, xHTML, WordPress konularında bilgilidir.



2 yorum + Yorum Gönder

  • akademik kariyer kendi ego ve komplekserini aşmış insanlar içindir yani sadece toplumda statü sahibi olmak için değil faydalı azimli ve insanlığa faydalı olmak için çaba sarfeden insanlar içindir

  • Bu konu hakkında daha önceden e-ticaret firmasından eğitim almıştım fakat şunu anladım ki tecrübe en önemli ders bu konu hakkında.

Yorum gönder